1 Mayıs 2011 Pazar

"Tanrı" Diyen "ALLÂH" demiş olmaz!.


Müfessir merhum Muhammed Hamdi Efendi Hazretlerinin muhalled tefsirinin 1. cildinden iktibâs edilmişdir:

“- Gerek ism-i hass olsun, gerek ism-i alem, (Allah) ism-i celâli ile, yine Allah’dan ma’dâ, hiçbir ma’bud yâd olunmamışdır.” (s.24)
“- Müşrikler birçok tanrılara taparlardı. Fülanların tanrıları şöyle, falanlarınki şöyledir denilir. Demek ki, (tanrı) ism-i cinsi (Allâh) ism-i hasının mürâdifi değildir, eamdır. Binâenaleyh, (Allâh) ismi, (tanrı) adı İLE TERCEME OLUNAMAZ. Bunun içindir ki, Süleyman Çelebi merhum, Mevlid’ine (Allâh) adıyla başlamış; (tanrı adı) dememişdir .... Fransızca (diyö) kelimesi dahi, ilâh, tanrı kelimeleri gibi bir ism-i cinsdir; o da cemi’lenir, onu ism-i has gibi büyük harf ile göstererek kullanmak, hakikati tebdîl etmez. Bunun için Fransızlar, (Lâ ilâhe illallâh) kelime-i tevhidini terceme edememişlerdir. Harfiyyen tercemesinde (diyöden başka diyö yok) diyorlar ki, (ilâhdan başka ilâh yok) demiş oluyorlar. Meâlen tercemesinde de, (yalnız diyö diyödür) yani, (yalnız ilâh ilâhdır) diyorlar. Görülüyor ki, hem ilâh, hem Allâh yerinde (diyö) demişler; ve Allâh ile ilâhı temyiz edememişlerdir.” (s.25)
“- Allâh, ma’bûd olduğu için Allâh değil; Allâh olduğu için ma’bûddur. Onun ilâhiyyeti, ibâdet ve ubûdiyyete isihkâkı lizâtihîdir. Beşer, puta tapar, ateşe tapar, güneşe tapar, kahramanlara tapar, cebâbireye veya bazı sevdiği şeylere tapar, tapdığı zaman bunlar, ilâh, ma’bûd olurlar. Bilâhere bunlardan cayar, tanımaz olur, o zaman onlar da, ma’bûdiyyet, ilâhiyyet vasf-ı müstearlarını zâyi’ ederler. Halbuki insanlar, Allâh’ı ma’bûd tanısın tanımasın, O, zâtında ma’bûddur. O’na herşey ibâdet ve ubûdiyyete borçludur. Hatta münkirler bile, bilmeyerek olsun, ona ubîdiyyetde muztardırlar.” (s.30)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder